İnternette Kastro'nun doğal güzelliklerini öve öve bitiremediklerinden bir gece Kastro'da kalmaya karar vermiştik ilk başta. Kastro Çamlıköy'de çadır kampı ve çadır pansiyondan başka alternatifiniz yok. Çadır olayını pek sevmesem de bir gecelik idare ederiz hem de itiraf edeyim ucuza gelir mantığıyla kabul etmiştim. Ama isabet olmuş ki -nedenini biraz sonra açıklayacağım- internette yazan telefon numarasına günlerce ulaşamadım. Ha ulaştım ha ulaşacağım derken ben konaklama işini son iki güne bırakınca aradığım hiçbir yerde de boş oda bulamadım.
Kafaya koymuştuk bir kere... Konaklama işini ayarlayamasak da günübirlik gezebildiğimiz kadar gezeriz deyip, cuma sabahı düştük yollara. Çıkışı Hadımköy'den yaptığımız için, yaklaşık 1,5 saatte Çerkezköy ve Saray üzerinden Kastro'ya vardık. Doğasına diyecek en ufak bir şey yok ama Kastro beni hayal kırıklığına uğrattı. İnsana huzur veren müthiş bir tabiatın ortasında rastgele kurulmuş irili ufaklı ve düzensiz bir sürü çadır, aralarda kapısından girmeye bile çekindiğim hijyenin h'sinden nasibini almamış derme çatma tuvaletler, arada bazı çadırlardan yükselen bangır bangır müzik sesi, bir şey yemeye cesaret edemediğim bir restaurant ve yanında bir çay bahçesi... Nasıl anlatsam bilemedim. Bu muhteşem doğa, ancak bu kadar kötü bir hizmet anlayışıyla heba edilebilirdi. İyi ki de telefonla ulaşamamışız dedik kendi kendimize ve belki de sezon sonu diye böyledir diye avutmaya çalıştık kendimizi.
Kastro'nun doğasını Ağva'ya benzettim. Dağların yeşilliklerin arasından akan bir derenin denizle buluşması... Upuzun bir kumsal...
| Kastro sahili |
Çadırların olduğu yerleri çekmediğimi sonradan fark ettim:) Evet çadır kamping de olmalı belki ama daha düzenli, daha temiz, daha organize olamaz mı? Ya da farklı seçenekler sunulamaz mı çadırda kalmak istemeyenlere? Ne bileyim pansiyon olur, bungalov olur...vs.
| Kastro |
Neyse sonuçta bana hitap etmedi, kafamda çok daha farklı, genelini üniversite öğrencileri gibi genç kesimin oluşturduğu, daha rahat kalınabilecek ve daha hijyenik bir yer bekliyordum. Olmadı... Bayağı atletli hatta peştemale sarılmış sakallı amcaların futbol oynadığı, bebek arabalarında bebeklerin uyuduğu, torunlu torbalı teyzelerin gelinlerini çekiştirdiği bir yerle karşılaştık:) Burda çadırlar öyle bir kaç günlüğüne kurulmuş gibi değil, sanırım insanlar yazlık niyetine aylarca kullanıyor olabilirler. Öyle ki soba kurulmuş, iki oda bir salon, bahçeli teraslı çadırlar bile vardı:)
Bir saat kaldık kalmadık, ayrıldık Kıyıköy'e gitmek üzere. Yemyeşil yollardan geçiyoruz. Ben Trakya'nın böyle yeşil olduğunu bilmiyordum bu geziye kadar. Uçsuz bucaksız sapsarı tarlaların içinde üç beş yeşil ağaç karesiyle dururdu yıllardır zihnimde.
Kastro'dan Kıyıköy yaklaşık yarım saat. Levhaları takip ederek rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Kelimenin tam anlamıyla şirin bir sahil kasabasıyla karşı karşıyayız:)
| Efsane Restaurant |
Kıyıköy'de konaklamayı internetten arattığınızda karşınıza fotoğraflardan göründüğü kadarıyla pek de içaçıcı pansiyonlar çıkmıyor. Aramaya bile cesaret edemedim birçoğunu. Bir tek Kıyıköy Marina'yı bulmuştum, onda da yer yoktu. Ama Kıyıköy'e girdiğimizde pek çok pansiyonla karşılaştık. İçlerine girmedik ama Kıyıköy girişindeki Özgül Hotel gayet güzel bir yere benziyordu. Öncesinde internetten görebilseydim şansımı burdan yana kullanabilirdim. Bir de Kıyıköy'ün merkezinden ilerlediğinizde yol sonunda karşınıza çıkan, ki bizim öğle yemeği için tercih ettiğimiz, muhteşem manzarasıyla Efsane Restaurant var. Kendilerinin pansiyon olarak kiraya verdikleri odaları da mevcut. Lakin sanırım bir internet siteleri yok. Konaklama için tercih edilebilir. Ancak yediğimiz yemeklerin beklentimizin altında kaldığını söylemeden geçemem. Lezzetsiz ve lastik gibi bir kalamar-sanırım dondurulmuştu- 20'şer TL ödediğimiz ama birşeye benzemeyen palamut ve istavrit. Sonrasında yine dondurulmuş ve kızartılırken yakılmış patates kızartması... Bence böyle bir balıkçı kasabasına yakışmayan bir hizmet ve ederinden fazla hesaptı... Belki sadece birşeyler içmek ve manzaranın keyfini çıkarmak için tercih edilebilir ama yemek yemek için kesinlikle düşünmeyin..
Kıyıköy'de biraz fazla vakit geçirmek, Kıyıköy'ü yaşamak için bir gece kalınabilir ama sanırım fazlası yeterince sıkıcı olabilir. Biz öğle saatlerinde gidip, hava kararmadan ayrıldık.
Kıyıköy de konum itibariyle Şile'yi anımsattı bana. Kayalıkların tepesine kurulmuş, altta bir dalgakıran, balıkçı barınakları ve yer yer kayalıklı bir kumsal... Denize dökülen Kazandere ve Pabuçdere bu şirin köye ayrı bir hava katıyor. Aşıklar Tepesinden Kıyıköy'ü, derelerini ve asi Karadenizi gözlemleyebilir, Efsane Restaurant ya da tepelere konuşlanmış diğer restaurant veya cafelerde oturup, manzaranın tadını çıkarabilir, asi dalgaların vurduğu kumsalda yürüyüş yapabilir, Aya Nikola Manastırı'nı gezebilirsiniz.
| Kıyıköy dereleri |
Yine yemyeşil yollardan geçip yaklaşık 1,5 saat sonra İğneada'ya vardığımızda akşam saatlerine yaklaşmak üzereydik. İğneada, Kıyıköy'e oranla çok daha turistik ve büyük. Aslında belki karşılaştırmak yanlış olur, biri bildiğiniz köy biri ise sahil beldesi. Akşamları turistik pazarın kurulduğu, kebapçıların, cafelerin, dondurmacıların olduğu, geceyi bile kumsalda rahatlıkla geçirebileceğiniz sevimli bir belde burası. Sahiline hayran kalmamak elde değil. İnsan kendini Ege'nin kumsallarında hissediyor. Hatta belki Ege'de Akdeniz'de bile bu kadar uzun (20 km. olduğunu okudum) kumsal bulamayabilirsiniz:)
Arabamızı merkeze park ettiğimizde, geceyi İğneada'da geçirmeyi kafamıza koymuştuk. Ancak bu yoğunlukta boş oda bulup bulamayacağımızdan emin değildik. İkinci girdiğimiz Karaca Pansiyon'un giriş katındaki 70 TL'lik karanlık dairesini gördüğümüzde (temizliğinden emin olamadığım buruşuk pembe çarşaflar ve ruh karartıcı bir banyo da cabası) eşimle birbirimize bakıp, arabada yatmaktan iyidir diye düşünerek çaresizce kabul ettik. Bir gece idare edecektik artık. Yalnız biz bir gece konaklayacağımızı söyleyince çocuğun yüzündeki sevimsiz ifade, zaten isteksiz olan bizi hepten soğuttu:( Arabadan eşyalarımızı almaya giderken son anda karar verip girdiğimiz Akkuş Otel'de son kalan 2 odadan birini 100 TL'ye ayarlayınca keyfimiz yerine geldi ve attık kendimizi İğneada sokaklarına. Artık Karaca Pansiyon'dakiler de kendilerine daha uzun süre konaklayacak başka müşteriler bulsunlar napalım...
| Limandan günbatımı manzarası |
İlk olarak İğneada Limanı'na gittik. Son derece romantik günbatımı manzaralarına şahit olduk sevgilimle... Limana giderseniz mutlaka yolun sonuna kadar ilerleyin. Orada sizi, çok da fazla kimsenin bilmediği, ıssız bir kumsal bekliyor olacak (Limanköy Plajı). Issızlığı belki de bizim gittiğimiz mevsim itibariyle olabilir ama böyleyken çok güzeldi...Denize girmek için de biçilmiş kaftan.
| İğneada Limanının sonundaki ıssız kumsal;) |
Karanlık çöktü mü sahilde kurulan pazarı gezebilir ya da keyifle bir nargile tüttürmek için İstanbul tophaneden sonra İğneada'da nargile & çay bahçesi açan abinin yerinde (Yörük Nargile) nargile-çay içebilirsiniz. İstanbul'da işletme sahibi olmasından mıdır bilmem, hizmet kalitesindeki farkı gözle görülür şekilde hissediyorsunuz.
Gece kumsalda oturmak da acayip keyifli oluyor, benden söylemesi. Ama üstünüze kalın birşeyler almayı ihmal etmeyin. Gündüzü ile gecesi arasında hatrı sayılır bir sıcaklık farkı var.
| İğneada Plajı |
| Beğendik Plajında Kamping;) |
| Beğendik Plajı |
Kumsaldaki yürüyüşün ardından ver elini İğneada longozları.. Longoz nedir diyecek olursanız -ki ben de yeni öğrendim- dünya üzerinde nadir bulunan ve denize dökülen derelerin önü az yağış alan mevsimlerde deniz kumuyla kapanınca dere suyunun geriye doğru birikerek oluşturduğu göletler ve bu sularla beslenen ağaçların oluşturduğu bir orman türü. Anladığım kadarıyla epey zengin bir doğal yaşama ev sahipliği yapıyorlar.
Longozların içinde yedi tane göl olmasına rağmen sağolsunlar lütfedip bir tane bile tabela koymadıkları için gölleri görme fırsatımız olmadı:) Koskoca ormanda bir o yoldan bir bu yoldan dolaşıp ana yola geri çıktık:) Bir tek en yakındaki Mert Gölü'ne ulaşmak üzereydik ki onun patika yolu da derin su birikintilerine teslim olduğu için geçmek nasip olmadı:) Orman içinde insanlar arabalarla sürekli birbirini durdurup "abi sen görebildin mi şu gölleri?" diye sorup bir umut ışığı besleseler de 1 saat boyunca gezdiğimiz halde göle ulaşabilen bir insana rastlamadık:) Ben neredeyse bu göllerin şehir efsanesi olduğunu düşünmek üzereyim:) Ulaşabilen beri gelsin..
Madem gölleri göremedik, Dupnisa Mağarası'na geç kalmayalım bari deyip apar topar Demirköy üzerinden mağaranın yolunu tuttuk. Istrancaların arasından dar ve virajlı köy yollarından geçip 1 saate yakın bir yolculuk sonrası Dupnisa'ya vardık. Girişte bulunan derme çatma cafede yediğim sucuk ekmek ve çayın tadı damağımda, sanırım çok acıkmıştım:)
Girişinin kişi başı 3 TL olduğu Trakya'nın en büyük, Türkiye'nin en uzun mağarası gerçekten çok görkemli. Kapısından girerken üzerinize soğuk hava dalgası çarpıyor resmen. Dışarıda sıcaklık 25 dereceyken kendimizi bir anda donarken bulduk. İçerisi yaz kış 10 dereceymiş. İlk girdiğiniz kısım sulu mağara diye adlandırılıyor. İçinden bir dere geçiyor. Biz yapılan yürüme yolunun üzerinden suya girmeden yürüyoruz. İlerleyip merdivenleri çıktığınızda kuru mağaraya giriyorsunuz. Burası nispeten sıcak, 17 derece. Bir de o merdivenleri çıkmış olmanın verdiği hararetle üşümüyoruz artık:) Yarasaların panik halinde uçuşlarını izliyoruz. Özellikle kuru mağaradaki sarkıt ve dikitler gerçekten birer yeraltı doğa harikası... Görülmeye değer.. İsterseniz mağaranın içinden geri çıkıyorsunuz, isterseniz çıktığınız kapıdan dağdan ormandan aşağı iniyorsunuz. Yani bize girişteki güvenlik böyle söyledi:) Ancak mağaranın çıkışında ne bir tabela var ne de görünürlerde bir şey. Biraz hislerimizi kullanarak, biraz da insanların ayak izlerinden oluşmuş minik patikaları ve jeneratör sesini takip ederek aşağıya iniyoruz:) Ve mutlu son:)
Şimdi özetlersek Trakya'nın kuzey kıyıları gezisinden bize kalan;
1. Kastro, müthiş doğal güzellikleri olan bir yer ama az da olsa hijyen arayan birileri için hiç mi hiç uygun değil, çadırdan başka konaklama alternatifiniz yok ve hizmet kalitesi yerlerde...
2. Kıyıköy, sevimli bir balıkçı kasabası ama çok lezzetli balıklar yiyeceğiniz yerler hayal etmeyin.
3. İğneada, upuzun kumsallarıyla Trakya'nın kesinlikle görülmeye değer bir sahil beldesi.
4. Trakya'nın kuzey kıyılarında çok lüks ve çok pahalı oteller aramayın, bulduğunuz uygun fiyatlı pansiyon ve motellerde ise konfor ve hijyen aramayın.
5. Trakya insanı turizm sektörü için henüz yeterince hazır değil, bu sebeple beklentilerinizi düşük tutun.
6. Önceden ayarlamayıp çat kapı gittiğinizde, bayramda seyranda bile olsa, % 90 konaklayacak bir yer bulabilirsiniz. Hem de odaları görerek karar verebileceğiniz için kafanıza göre bir yer bulma olasılığınız yükselir.
Bir sonraki gezide görüşmek üzere;)
Efsane restorantı beğendim yeri manzarası çok güzel..
YanıtlaSilBen tekir yedim efsanede sahaneydi.Bunun gibisini sadece Kavala'da yemiştim.Eşim ve oğlum terayağlı karidesi çok beğendiler.İstanbul'da adeta koklatılan karides burada bayağı büyük bir güveç kabında lezzetli ve doyurucu bir biçimde geldi.Salata yerel malzeme olduğu için Nefisti.
YanıtlaSilgezmeye gidip bu kadar olumsuzluk aklında kaldıysa boşa gezme :)
YanıtlaSilsaydığın sıkıntılar boş şeyler yediğini içtiğini değil gördüğünü anlat derler :)
Ben buraya gezdiğim yerleri yazarken iyisiyle kötüsüyle yediğim içtiğimle özellikle yazıyorum ki benden sonra gidecek olanlara az da olsa fikir verebilmek için. Herkes bir değil. Ben şantiyeciyim hijyen takıntım hiçbir zaman olmadı, Afrikada çadırda da kaldım ama seyahatlerimde asgari hijyen koşullarına dikkat etmeye çalışıyorum. Bir de artık bir bebeğim var o gözle de bakmaya çalışıyorum. Kimseyi yanlış yönlendirmek istemem. Yorumunuz için teşekkürler.
SilTatilden duyulan memnuniyet kesinlikle kişilerin aradığı ile ilgili. Çocukluğumdan beri İğneada'da her yıl tatil yapıyorum ve inşallah çok gelişmez, luks hoteller çoğalmaz diye dua ediyorum.Doğa o kadar güzel ve doğal ki , karpuz peynir ekmek ile bile doyulur :) Orman gibi bir ortamda da hijyen malesef çok mümkün olmuyor. O sebeple tatilden memnuniyet tamamen kişilerin tatil anlayışı ve beklentileri ile doğru orantılı.
YanıtlaSilÇok haklısınız. Hatta ben İğneadanın güzelim sahiline konuşlanmış İğneada Resort Oteli oraya hiç yakıştıramadım. Yerli insanların işlettiği, doğayla bütünleşmiş iki katlı evlerdeki odaları da tercih ederim konaklamak için. Ama dediğim gibi belki bana rast gelmedi, kafamı koyduğum yastığın ve çarşafın temizliği önemli. Bunlar benim asgari hijyen koşullarım. 5 yıldızlı otellerin açıkbüfe kahvaltılarındansa sıcacık ekmek ve dediğiniz gibi peynir ve karpuzu tercih ettim her zaman. Lakin gezdiğim pansiyon ve otellerde, otel olmaya özenilmiş ne otel olabilmiş ne yerli kültürünü koruyabilmiş bir tesis gördüm. Onu anlatmaya çalışmıştım ama sanırım yanlış aktarmışım. Yorumunuza teşekkürler...
Siliyiki yazmısınız amacınız cok güzel her acıklama bizim için önemli yol gösterici çooook teşekkkür
YanıtlaSilOkuduğunuz için asıl ben teşekkür ederim.
SilSüper yazı sivrisinekleri unutmuşsunuz bir de örneklemeleriniz müthiş
YanıtlaSilBen 3 yaşında oğlum ve eşimle sadece iğneadaya günübirlik gitmeye karar verdim iyki yazmışsınız herşeyi
Çok teşekkürler umarım dilediğiniz gibi bir gezi olmuştur.
SilMerhaba oncelikle yureginize kaleminize saglik ben suan igneada da bayram tatilindeyim dun begendik koyune gittik ve gercekten muhtesemdi hele tenekede tavuk yapan baraka restaurant ta yedigimiz tavuk muhteşemdi isletme aile isletmesi ve bircok isim yapmış isletmelerden cok ustundu fiyatlarda makûl oradan limankoye gectik manzarasi yerlesimi muhtesem fransiz fenerini anlatacak kelime yok bence bugunde longoz ormanlarina gittik keske gitmez olaydik bu kadar başı boş yollari kötü bir yer gormedim insanlar ormanda mangal yapiyor oradan çıkıp orman isletmesine sikayete gittim nobetci memur orman icinde yol ve yon gosteren tabelalar oldugunu soyledi dalga geçer gibi hele hamam golu berbat kurumus otlardan gozukmuyor anlayacaginiz sizler gibi deneyimlerini paylasacak arkadaslara ihtiyacimiz var lutfen daha cok deneyimlerinizi paylaşmanızı rica efiyoruz tesekkurler iyi bayramlar
YanıtlaSilDeğerli yorumlarınız için çok teşekkürler.
Sil